Yağmurlara uyanmış bir rüyanın arkadaşı olarak tanırlardı
Yasaklara meydan okumuş en çok
Ateşler yakmış dağlarda
Yorgun düğümler vurulmuş yüreğine
Kaç haber geldiyse uzaklardan
Kaç bakışın uzun bir öyküsü olsun istediyse
Kara trenlerin yolcusu olarak tanırlardı
Ölmüş ceylanların kardeşleri olarak
Mavi çerçeveli resimdeki adam diye tanırlardı
Siyah bir şapka takardı başına
Alaylı bir gülümseme gözlerindeki
Benim olsun isterdi uzayan tüm yolculuklar
Tüm yalanlar dolsun diye içeriye
Açık tutardı pencereyi
Dik tuttuğu başından tanırlardı en çok
Bakıp gri, yüksek binalara
Tüm mavi hayalleri toplayarak yanına
Etinden parçalar kopartan kerpeten gibi
Yoksulluğundan
Yalnızlığından
Aşka mı, ayrılığa mı dayamış sırtını
En yiğit yoldaş etmiş dağları korkularına
Yüreğinden
Yüreğindeki düğümlerden
Derelerdeki kurbağalardan tanırlardı
Başındaki yılanlardan
Köpüklerine sarılmış öfkesinden denizlerin
Anlatamadıklarından
Anlayamadıklarından
Yüreğindeki düğümlerden tanırlardı
Beyaz bir atın terkisindeki türkülerden
Üst üste konmuş fotoğraflar gibi savrulan hayatı
Evin köşesine atılmış kirli bir çorap gibi
Yalanlardan
Yılanlardan
İsyanlardan tanırlardı.