Şair, yazar, eğitimci ve bir gönül insanı olan Kâmil Aydoğan; şiirler, yazılar, hoş muhabbetler eşliğinde aramızdan ayrılışının ardından belki de içinden geçirip de bir türlü yapamadığı ne varsa hepsini bir türkü eşliğinde yazıya döktüğü “Atlık Dağı Türküsü” adlı romanını bizlere armağan ederek ayrıldı aramızdan.
Hece Yayınları arasından Mayıs 2018’de çıkan Atlık Dağı Türküsü, gerçek ile kurgu arasında bir yaşamı anlatıyor. Yer yer Aydoğan’ın otobiyografisi ile baş başa hissederken kendimizi, bazen de yazarın hayal dünyasında yapmayı arzuladığı bir hayat ile de karşı karşıya kaldığımız oluyor. Atlık Dağı Türküsü, Ankara’da bol koltuklu ve makamlı bir yaşamın ortasında kendine kaçan bir yalnız adamın hikâyesi.
Ankara’dan Kahramanmaraş’a bir yalnız adam
Kamil Aydoğan, edebiyat dünyasından bir bürokrat olarak içinin sesine kulak vermeyi ihmal etmeyen bir isimdi. İşini şiir gibi yaptığına şahitliğimiz var. Kısık Vadisi romanından aşina olduğumuz hayat hikâyesinden izlere şimdi Atlık Dağı Türküsü’nde de rastlayınca eksik parçalar yerine oturdu ve Aydoğan’ın aramızdan ayrıldığı günlerde onun hayat hikâyesini de tamamlamış olduk.
Zorluklar içinde geçen bir ömür ve adeta tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği başarılar, onun hayatı kavrayış modeline de etki eden en önemli faktör olarak biyografisinde yer almakta.
Ankara’dan tek başına memleketine doğru yola çıkan Halil Yakup’un içinde memleket sevdasının yanıp tutuşması ve Atlık Dağı’nın eteğinde dostlarıyla yâd edilen eski günlerin verdiği coşku ile Ankara’yı, makamı, bürokrasiyi terk ederek köyüne yerleşmek istemesinin hikâyesi bu.
Kahramanmaraş’ta köyüne yerleştikten sonra Halil Yakup’a “Yalnız Adam” diyor köylüler. Bu roman için biyografik özellikler içeriyor dememin bir sebebi de bu yalnız adam ifadesi. Şair Kamil Aydoğan’ın “Bir Yalnız Adamın Hikâyesi” şiirini okuyunca bu şiirle romanın kesişen noktalarına şahit oluyorsunuz. Atlık Dağı Türküsü için “Bir Yalnız Adamın Hikâyesi” şiirinin bir şerhi desem yeridir.
“Bir atımlık ok aslında bu hikâyenin hepsi /Bir ağaç gölgesinde dinlenmek gibidir hayat / Oyun ve eğlenceden ibaret / Kimi gider saplanır böğrüne / Dövünür kimileri de ellerini vurarak dizlerine / Yırtıcı kuşlardır, bilirim konan pişmanlığın üzerine / Güneşten aynalar tutarak göçmen kuşlara / Öyle sessiz, öyle sinsi / Toz dumandır yıldızlara karışmış hatıralar / Kıpırdayamazsın bile / Dün doğdum daha, kundaktayım sanırsın / Sınandığını daralan nefesinden anlarsın”
Bürokrasi kalbe ağır gelir
Roman kahramanı Halil Yakup, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü’dür. Ankara’nın hantal işleyen bürokratik yapısına ağır göndermeler yapar romanda. Kamil Aydoğan’ın Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığını biliyoruz. Bu görevi yürütürken içinde kopan fırtınaları romanına taşımış Aydoğan. Eylülde eğitim –öğretim yılının açılış töreni için Milli Eğitim Bakanı’nın okuldaki törene katılacak olması ile başlayan koşuşturmayı tüm ayrıntıları ile anlatıyor Aydoğan. İnsanı yoran, kalplerin değil koltuklarının büyüklüklerinin etkili olduğu bir koşuşturma bu.
“Herkesin, kendisinin önde olması gerektiğine dair bir yığın gerekçesi vardı.” “Vali evinin kapısından çıktığından beri bürokrasi kuyruktaydı.” “Aslında bahçede yer çoktu, rahat rahat sıraya geçmek için elverişliydi ama insanlar ön sıralarda oldukça sıkışık; bazıları yan dönerek, sadece el sıkışacak kadar bir yer kapmış şekilde duruyordu.” “Vali Bey yerinden kalktığında, il bürokratları ayağa kalktılar sadece. Konuşması bittiğinde yerine otururken de aynı kişiler tekrar ayağa kalktılar.” “Okul müdürü boş tribüne, bakanın oturduğu koltuğa oturdu; başını iki elinin arasına aldı, düşüncelere daldı. Bütün yorgunlukları gitmiş, üzerinden bir dağ kalkmış, kuşlar gibi hafiflemişti. Ama yine de içi rahat değildi. ‘Bana eline sağlık’ bile diyen olmadı, acaba bir kusur mu işledik?”
Ankara’nın bu koşuşturmasından bunalan Halil Yakup’un Milli Eğitim Müdürlüğü’nden istifa ederek köyüne gidip orada hayallerini gerçekleştirdiği bir sonla bitiyor roman.
Atlık Dağı Türküsü; yürek burkan aşk hikâyeleri, gerçek hayatın iç yakan sızıları ve ruhu cendereye alan bürokrasinin kıskacında geçen bir ömrün hikâyesi. Romanda şehirlerden kaçıp kendi içinin şehrini kurmak isteyenler için gönle şifa bir türkünün içli nağmeleri var.
Kamil Aydoğan’a rahmet dileyerek Atlık Dağı Türküsü’nü dua niyetine okumanızı diliyorum.
Mustafa Uçurum