15 Mayıs 2016
Pazar
BİR DOST
Şakir Kurtulmuş'la sanırım 1975'lerde, mektuplaşmaya başladık.
Şakir Eskişehir'de, bense Kahramanmaraş'ta İmam Hatip lisesinde okuyorduk.
Mektuplarımızdan yansıyan ideolojik ve 'dava' arkadaşlığımızın coşkusuyla Şakir bir gün kalktı, Eskişehir'den Kahramanmaraş'a geldi.
Üç dört gün misafirimiz oldu ve derin dostluğumuz yıkılmaz bir kaleye dönüştü.
Bir süre sonra bu kez de ben heyecanımın ateşiyle yollara düştüm ve Eskişehir'e gittim.
O yıllarda bu şehirler birbirine çok uzaktı ve biz daha lise öğrencileriydik.
*
Eskişehir'de hem Şakir Kurtulmuş'la bir kez daha kucaklaştık, hem de Atasoy Müftüoğlu'yla tanışma onurunu yaşadım.
Bir kaç gün kaldım Eskişehir'de; hem ömrümün en anlamlı, en hesapsız, en berrak, en temiz ziyaretini gerçekleştirmiş, hem de o güne kadarki en uzun yolculuğumu yapmıştım.
*
Atasoy Müftüoğlu'ndan bu ziyarette çok etkilenmiştim.
Bugün de hayatın bütün çelişkileri karşısında ilkeselliğinden ve duruşundan zerre kadar uzaklaşmayan bir düşünce ve eylem adamı olarak O'ndan etkilendiğimi belirtmeliyim.
*
O yıldan sonra da Şakir'le epeyce uzun bir zaman yazıştık, haberleştik.
Birbirimizi hep sevdik, hep özledik.
*
Sonra imkânlar arttı, teknoloji gelişti, şehirler yakınlaştı; evlendik, çoluk çocuğa karıştık, işimiz gücümüz oldu, meşguliyetlerimiz oldu, kendi dünyamıza kapandık; içimizde bir özlem sancısı olsa da, birbirimizden koptuk.
*
Dünya telaşı, ayakta kalma mücadelesine dönüştü ve bizi yuttu.
Savrulmalar başladı.
*
Her an, her yere atlayıp gidebilirdik; uçaklarla, hızlı trenlerle daha pratik yöntemlerle daha çok görüşebilirdik de.
Ama yapmadık, yapamadık.
Anlamlı dünyamız, içimizin dehlizlerinde bir yerlere çekildi, uyutuldu.
Biz anlamsız, parıltılı, içi boş ve bol meşguliyetli başka bir dünyanın esiri olduk.
*
Ama Şakir Kurtulmuş, en yoğun zamanlarımda, en gaflet anlarımda bile, yüreğimi yoklayıp durdu.
*
Bugün, Kitap Fuarındaki imza günümden dolayı gittiğim Malatya'da Şakir Kurtulmuş'la karşılaştım.
O da kitaplarını imzalamak üzere gelmişti Malatya'ya.
*
Yüz yüze son görüşmemizin üzerinden tam otuz dokuz yıl geçmiş.
Ama ikimiz de dün ayrılmışız gibi, aynı yakın dostlukla; aynı zamanda uzun yılların hasreti, özlemi, aşkıyla kucaklaştık.
*
Kim bilir belki de daha çok, otuz dokuz yıl önceki hesapsız, fedakâr ve sırf 'Allah için' birbirini seven, özleyen; imkânsızlıklar içindeyken bile, bilmediği, görmediği, uzak yerlere kalkıp giden “eski hâlimizin” hasretiydi bizimki.
*
Şakir Kurtulmuş'la karşılaşmak, son yıllarda yaşadığım en güzel sürprizlerden birisi oldu.
*
Bir karşılaşma, içinde ne kadar çok ibret barındırıyor!