• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ARTA KALAN’DA EKSİK KALAN

ARTA KALAN’DA EKSİK KALAN
 
Arta Kalan hakkında hem Atıf Bedir’in Türk Dili’nde, hem de Ömer Yalçınova’nın TCDD Raillife dergisindeki yazıları günlüklerin önemini, değerini ve Arta Kalan’ın günlük türü arasında tuttuğu yeri değerlendiren güzel yazılar. Beğendim. Ancak, Ömer Yalçınova’nın yazısında küçük bir maddi hata var. Kamil Aydoğan’ın İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nden istifa ederek ayrıldığı yanlış bilgisini taşıyor. Keşke yazar daha dikkatli olsaydı.
 
Atıf Bedir ise küçük, tatlı bir eleştiride bulunmuş; kitabın türünü günlük- anı türlerinin iç içe geçerek ortak bir zeminde buluşmuş hali olarak betimlemiş yazısında. Olabilir, bence de geçerlidir bu eleştiri. Zaten günlük, anı ve otobiyografi türleri birbirine kapı komşusu türler değil mi?
 
Kitapta sonradan yazıldığı belirtilen, rahmetli Feramuz’un ölümünün anlatıldığı bölüm, “anı” türünün bir örneği olarak eleştirilse de, burada durum biraz farklı gözüküyor. Yazar, böylesine büyük bir acıdan sonra kalbindeki düğümü ancak yedi yıl sonra biraz çözmeyi başararak bu satırları yazabilmiş. Adeta her gün ilk günkü gibi yaşadığı bir travmayı, anlatmayı başarıp başaramayacağından emin olmadan başladığı bir yazıyla bize aktarmış. Anlaşıldığı üzere yazar, bu acıyı hiç unutmamıştır, unutamayacaktır, sadece birlikte yaşamayı öğrenecektir.
 
Kamil Aydoğan’ın “Arta Kalan” adıyla yayımlanan günlüklerinin birinci bölümü, sürekli yazdığını bildiğimiz yazarın daha geniş, ayrıntılı ve birleştirildiğinde bir döneme tanıklık edecek çapta olan günlüklerinin, bir takım özel sebeplerle şimdilik yayımlanabilir bulunan (belki birilerini incitmeme kaygısıyla) bölümlerinin bir seçki olarak yayımlanmasından oluşuyor. İkinci bölüm ise yazarın daha önce yayımlanan gazete yazılarını ihtiva ediyor.
 
Yazar, günlüklerin başında, günlük yazmanın ve dahası yayımlamanın ne denli zor, hassas ve netameli bir iş olduğunu anlatıyor. Bununla sanki kimi bölümler arasındaki uzun zaman atlamalarını anlamamız, yayımlan(a)mayan bölümleri de hissetmemiz bekleniyor. Dolayısıyla bu haliyle günlükler, ancak yazarı yakından tanıyanların aradaki boşlukları tamamlayıp kafalarında birleştirebileceği metinlerden oluşmuş.
 
Arta Kalan’da kullanılan dil de kimi bölümlerde Kısık Vadisi’ndeki kadar lirik, şiirsel ve insanı yüreğinden yakalayan etkileyicilikte bir kıvama ulaşıyor. Kitabın birinci bölümünde gerçekten günlük olarak tasarlanmış, yazılmış, yazarın karşılaştığı olaylar ve durumlar karşısında hissettiklerini, duyup düşündüklerini, aldığı ya da alamadığı tavırları içtenlikli bir dille anlatan yazılar var.
 
Ancak, böylesine uzun bir zaman dilimini kapsayan günlüklerde, bildiğimiz, nükteli, eğlenceli, komik olayların yanı sıra dramatik, trajik ya da sinir bozucu olayların da bir şekilde aktarıl(a)maması eksikliğini hissettiriyor. Yazarın bilinen eleştirel zekâsının karşılaştığı sorunlu, sıkıntılı durumlara karşı mutlaka bir çözümlemesinin olmasını beklemek okuyucunun hakkıdır diye düşünüyorum.
 
Bence bu kitabın müteakip baskılarında, birinci bölüme alınmadığı anlaşılan parçalar da eklenerek bu bölüm geliştirilip zenginleştirilmeli. Böylece hem atlanılan uzun zaman aralıklarının okuyucuda bıraktığı boşluk hissi doldurulmuş, hem de daha bütünlüklü ve doyurucu bir yapı ortaya çıkarılmış olur. 
 
Öte yandan kitabın ikinci bölümündeki gazete yazılarının yazarı gazeteden izleyen okuyucular tarafından hatırlanma olasılığı, okuyucuları günlüğün karşılıklı dertleşme, birbirine durumunu itiraf etme, iç dökme halinden çıkararak, yazarın günlük olaylar ve olgular hakkında düşünüp yazdıklarından oluşan bir fıkra ya da deneme kitabı okunduğu izlenimi veriyor. Bence gazete yazıları ayrı bir kitap olarak tasarlanıp yayımlanmalı.
 
Kısaca Arta Kalan sadece kapsadıklarıyla değil kapsamadıklarıyla da dikkat çeken, mesaj içeren ve mutlaka arkasının geleceğini hissettiren bir günlük olmuş.
 
Baki Kaya
Konuk Yazar