otobüs durağında ikindiye yakın
Kızılırmak gibi çağıldayan bir de yüreğin var ki
anlatsam gizli bir şehvetin kapıları oluyorsun
anlatsam duyulur duyulmaz bir ses
gitar çalan sıcak bir el gibi düşen akşama
otobüs durağında akşama yakın
hayata arkasını dönmüş kısa bir ömrün
ayağı aksayan kadının ve arkasında iki çıplak çocuğun
kendimi ele vermişim
bana ağlar bütün hüzünler
kendimi ele vermişim
başlar yüreğime saplanmış
tahta saplı bir kör bıçağın öyküsü
kınalı bir el gökyüzünün terazisi olur
yüreğimi sorgulayan aklımdan şikayetçiyim
aklım ey aklım
şiirden dizeler bulurum gözleri kapalı
şehrin ardında bekleyen
dört yanım çılgın sular, vahşi ölümler içinde
yer solur, gök solur
üstümde yurtsuz kuşların yalvaran bakışları
kanayan bir yüreğin aynasıydın
aynısıydın hatta
atılmış kâğıtlardan ve sözcüklerde
içimin tepelerinde dolaşan ıssız parmak uçlarından
böyle başlar öyküsü keskin bir bakışın
kudurmuş bir denizin öfkesi atılmış gibi üzerimden
gülümseyen yüzün esiriyiz hepimiz
ne zaman sırtımı dönsem göklere
ne zaman içimde kıvrılan yılanla denesem seni
harap olmuş gönüllerin durağındayım
her sözcüğün bir şairi olsun isterdim
kapına ağarmış saçları dökülen