• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Hazreti Ömer 3

HAZRETİ ÖMER-III
 
4. Hz. Ömer’in Sistemleştirdiği Adalet

Halife Ömer(RA)'in Kûfe valisi Ebu Musa el Eş'ari'ye hitaben adli muhakeme usulü hakkında ve mahkemelerin uymaya mecbur oldukları temel umdeler hakkında yazdığı ferman şöyledir:
"Allah'a hamdolsun. Şunu bil ki adalet mühim bir mükellefiyettir. Huzurunda, refakatinde ve kararlarında halka eşit muamele et ki, zayıf olanlar adaletten ümitlerini kesmesinler. İspat mükellefiyeti davacıya aittir. İnkâr edene yemin etmek düşer. Gayri meşruyu meşru, meşruyu gayri meşru kılmamak şartıyla uzlaşmak caizdir. Mütalaa ettikten sonra (eğer evvelki kararın hatalı görünüyorsa) seni dünkü kararını değiştirmekten hiçbir şey men etmesin. Şüphede olduğun bir mesele hakkında Kur'an veya Peygamberin (SAV) sünnetinde bir şey bulamadığın zaman, meseleyi tekrar tekrar düşün. Emsaller ve benzer vakaları tefekkür et ve kıyas yaparak karar ver. Şahit göstermek isteyen şahıs için bir vade tespit et. Eğer davasını verilen süre içinde ispat ederse, onun hakkını ver. Aksi halde dava reddedilmelidir. Dayak cezasına çarptırılmış, yalancı şahitlik yapmış, miras ve nesepte şüpheli kişiler hariç bütün Müslümanlara (şahitlik için) güvenilir. " Bu ferman muhakeme usulü bakımından şu ilkeleri dikte etmektedir:

1-Bir hâkim olarak işgal ettiği mevki itibariyle kadı, herkese eşit muamele etmelidir.
2-İspat külfeti müddeiye aittir.
3-Dava edilenin kanıt veya şahitleri yoksa yemin ettirilmelidir.
4-Bir davada taraflar uzlaşabilirler, ancak uzlaşma kanuna muhalif olmamalıdır.
5-Kadı vermiş olduğu bir hükmü tadil edebilir.
6-Bir davaya bakarken bir tarih tespit edilmeli ve taraflara iddialarını ispat hakkı ve fırsatı verilmelidir.
7-Dava edilen, tespit edilen günde ispatı vücut etmezse, karar gıyabında verilir.
8-Kanunen hüküm giymiş ve yalancı şahitlik yaptığı ispat edilmişler hariç, her Müslüman şahitlik yapabilir.


5. Hz. Ömer’in Uygulamalarında Eşitlik ve Adalet

Halife Ömer (RA) kanun önünde herkesin eşit olduğunu vurgulamaya özellikle dikkat ederdi. Bir defasında Ömer (RA) ile ihtilafa düşen Ubey bin Ka'b, Zeyd bin Sabit'in hakimlik yaptığı mahkemede Halife'nin aleyhine dava açmıştı. Ömer (RA) dava edilen konumundaydı. Zeyd ona hürmet gösterince Halife Ömer "Bu senin ilk adaletsizliğindir." dedi ve sonra Ubey'in yanına oturdu. Ubey'in delili yoktu, Ömer de iddiayı reddedince müddei Ömer'in yemin etmesini istedi. Dava edilenin Emir-ül Mü'minin olması hasebiyle Zeyd Ubey'den bu hakkından feragat etmesini istedi. Bu taraf tutan yaklaşıma canı sıkılan Ömer, Zeyd'e hitaben: "Eğer senin nazarında Ömer ile herhangi bir adam eşit değilse hâkimlik makamına layık değilsin." dedi.
Şer'i hükümlerin Hz. Ömer tarafından vazedilen en önemli esaslarından biri bütün kanunların akıl ve insaf esasına oturmasıdır. Halife Ömer devrinde, Kanunların umum halk tarafından bilinmesi ve anlaşılması  için adli danışma kurumları kuruldu. Bir hukuki mesele hakkında bilgi edinmek isteyen bir şahıs bu hukuk müşavirlerine giderdi. Herkesin kanun hakkında gerekli malumatı elde etmesi ve kanunu bilmediğini bahane etmemesi için müşavirler sorulan konuyu iyice araştırdıktan cevap verirlerdi.
Halife Ömer, halefine yol göstermek üzere ölüm döşeğindeyken yazdırdığı vasiyetnamenin son cümlesinde şöyle der: "Ve benim halefime olan vasiyetim Allah ve Resulünün himayesinde olanlar (Zımmiler; Yahudi, Hristiyan ve Zerdüşt) hakkındadır ki, onlarla olan ahde sadakatle riayet edilsin, onlar müstevlilere karşı müdafaa edilsin ve onlara güçlerinin yetmeyeceği yükler yüklenmesin." Medeni haklar hususunda Ömer Zımmiler ile Müslümanlar arasında fark gözetmezdi. Bir Müslüman bir Zımmiyi öldürürse, o da öldürülürdü. Bir Zımmiye sözle hakaret eden Müslüman hak ettiği şekilde cezalandırılırdı. Zımmilerden Cizye (savunma vergisi) ve Gümrük vergisi dışından vergi alınmazdı.
Hz. Ömer'in hükumetinin en belirgin vasfı, zengin ile fakirin, asilzade ile sıradan insanın, akraba ile yabancının devlet idaresi tarafından   eşit mütalaa edilmeleriydi. Bir defasında Kureyş ileri gelenleri Ömer'i ziyarete gelmişlerdi. Çoğu azadlı köle olup dünyada hiçbir mevkileri olmayan Suheyb, Bilal, Ammar ve diğerleri de bu mecliste hazır bulunuyordu. Huzura önce bu eski köleler kabul edilirken Kureyş ileri gelenleri dışarıda beklediler. Cahiliye devrinde bütün Kureyş'in en ileri geleni olan Ebu Süfyan'a bu hal dokunmuş ve arkadaşlarına: "Feleğin şu garip çarkına bakınız ki, biz dışarda beklerken köleler içeriye kabul olunuyorlar." demiştir.
Kadisiye muharebesinden sonra, Arap kabilelerine ve Peygamberin Eshabına maaş bağlandığı zaman hadise birçok kıskançlıklara yol açtı. Bu gibi durumlarda kayırılmaya alışkın Kureyş rüesası ve diğer büyük kabilelerin reisleri maaşlar konusunda sosyal konumlarına itibar edileceğine ve adlarının liste başlarında olacağına dair ümitler besliyordu. Fakat Ömer (RA) bunların bütün hesaplarını boşa çıkardı. Mali ve mevki üstünlüklerini hiçe sayarak maaşları sadece İslam'a yapılan hizmetlere göre tespit etti. İslam'ı kabul etmede önde gelenler, İslam'ın ilk muharebelerinde temayüz edenler ve Hz. Peygamber'e yakın olanlar diğerlerine tercih edildiler. Bu vasıflarda eşit olanlara eşit maaşlar bağlandı. Usame bin Zeyd'e Halifenin öz oğlu Abdullah'tan daha yüksek maaş bağlanmıştı.  Abdullah hiçbir zaman Usame'den geri kalmadığını ileri sürerek itiraz edince, Ömer şu cevabı verdi: "Bu doğrudur, fakat Resulallah, Usame'yi senden daha çok severdi."
Fevkalade kuvvetlendiği düşünülen valiler azledilirdi. Nüfuz sahibi kişilerin hükumet merkezini terk etmesine izin verilmezdi. Hz. Ömer akrabalarından hiçbir kimseye asla memuriyet vermedi.
Ömer(RA) halife olmadan önce geçimini ticaret yaparak temin ediyordu.  Kamu hizmetleri ona ticaret için vakit bırakmayınca, Eshabı genel toplantıya çağırarak geçimi için devlet hazinesinden ne kadar alabileceğini sordu. Muhtelif şahıslar, muhtelif fikirler beyan ederken, Ali(RA) sustu. Ömer(RA) ona bakınca Ali(RA) "Vasat seviyede yiyecek ve giyecek" cevabını verdi. Bunun üzerine devlet hazinesinden kendisi ve ailesi için yiyecek ve giyecek tahsis edildi. Bedir gazilerine, diğer ordu komutanlarının yanı sıra maaş bağlanınca Hz. Ömer'e de yılda beş bin dirhem maaş bağlandı. Onun yaşamı incelendiğinde Büyük Halife'nin genellikle yamalı elbise giydiği, yerde uyuduğu ve (ekmek için) evinde buğday unu bulunmadığı görülür.
 
(Sürecek)

Baki Kaya
E. Kurmay Albay
Konuk Yazar