“Günlük yazmak zordur. Hayatınızın fotoğrafını yazıya dökeceksiniz. Hem kendinizi hem de sizinle bir biçimde karşılaşmış olanları düşünmek zorundasınız. Bir de somut olmayan, duygularınızın, içinizdeki depremlerin günlüğü var. Bu daha da zor. Günlük yazmak, insanın görünmeyen yüzünü ortaya sermesidir. Görünmeyen yüz, gizlenen yüz, saklanan yüz, maskenin altındaki yüzdür. Bu yüz katman katmandır. Bir katmanı kaldırırsınız altından başka katman çıkar, sonu bulunmaz bir türlü. Daha zoru, bu katmanların rengi, boyutu, duyarlığı, dikkati her gün, hatta her an değişebilir. Bu değişkenliği yakalayacaksınız.” | |
Genç yaşta kaybedilen bir anne, Yemen'e uzanan askerlik günleri, Bir dönemin ezansız,cemaatsiz camileri, Bunalan insanların çıkış yolu bulma gayretleri, Dini öğrenmek ve öğretmek için katlanılan zorluklar, Yaşanamamış sevdalar, kavuşulamamış sılalar, Hepsinin ortak mekânda birleşmesi, Kısık Vadisi | |
Yazmayı özlüyorum. Çölde içi kavrulan bir insanın suya hasreti gibi bir şey bu. Yazmak, bütün dış mekanlarda olanların, derlenip toparlanıp, bir yumak şeklinde ve en ağır yalnızlığında önüne konması da, onun için özlüyorum. Kendime kendime oluyorum belki. Ve evet kendi kendime. İyi ki bu sözcük hala var! Bazı kimselerden duyuyorum. Hayatın doğal akışı içinde bir olayı anlatırken diyor ki: "Kendi kendime düşündüm." Demek ki hala kendi kendine düşünenler var. İçine eğilenler var. Ne güzel! | |
Bu kitap hayatın olaylar, insanlar ve duygular karşısında durduğu yeri; başarılı olmanın temel taşlarını anlatmaktadır. Çünkü başarmak, hatta yaşamak bir sanattır ve onun incelikleri vardır. Başkalarının deneyimlerini kendi yaşantısına katanlar ve ondan yararlananlar, birçok acı ve yenilgiyi yaşamadan da bunlara ortak olabilirler; ders çıkarabilirler. | |