• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Okuyucu Olmadan Yazar Olmaz


21 Kasım 2013
Perşembe


OKUYUCU OLMADAN YAZAR OLMAZ

Hayatımın önemli eserlerinden biridir bu site.
Tek taraflı değil çünkü. Sadece bana değil, okuyucuya da ait.
Okuyucu da işin içinde.
Normal bir yayında, yazıyorsunuz, yayımlıyorsunuz, okunuyor mu, okunmuyor mu; insanların iç dünyalarında nasıl bir yansıması oluyor, bunları bilmiyorsunuz.
Ama burada öyle değil.
Az ya da çok, yazdıklarınızın yansımalarını görüyorsunuz.
O nedenle olsa gerek, her gün birkaç kez “yeni mesaj var mı” diye bakıyorum buraya.
Cevap veremediğime bakmayınız, mesajları, büyük bir dostlukla ve sevgiyle karşılıyorum.

* * *

Bilindiği gibi resmî bir görevim var: Ankara Millî Eğitim müdürüyüm.
Aynı zamanda Hürriyet Ankara’da, her Pazartesi, düzenli olarak yazıyorum. Bağımsız bir köşem var yani. Hiçbir kısıtlama olmaksızın, gönlümdekini, dağarcığımdakini yazıyorum. Birçok kişinin, birçok bakımdan ilgisini çekiyor bu durum. Alışılmışın dışında görülüyor.
Hürriyet’te yazdıklarımı, düzenli olarak bu sayfada da yayınlıyorum.

* * *

Ayrıca, yeni kitap çalışmalarım var.
Doğrusunu söylemek gerekirse, son kitabım Kısık Vadisi’nin gördüğü ilgi ve insanlar üzerinde yarattığı etki beni heyecanlandırdı, teşvik etti; yeni romanlar yazmaya, güçlü bir şekilde yönlendirdi.
2014 yılının başlarında iki kitabım birden yayımlanabilir.
Birisi günlüklerim, diğeri de yeni bir roman.

* * *

Günlük deyince, çeşitli isimler, kurumlar ve somut olaylara genişçe yer vererek yazacağımı düşünenler var.
Ama takdir edilir ki, hayatı bütün çıplaklığıyla yazmak kolay değil.
Yazdıklarımın insanlara örnek olması, yol göstermesi; her şeyin bir görünen yüzünün, bir de arka planının olduğu gerçeğinin ortaya konması benim de çok istediğim bir şey.
Kuşkusuz, yazdıklarımın temelinde somut olaylar; isimler, mekânlar da var.
Şimdilik bunları, yeni roman üzerinden vermeye çalıştım.
Allah ömür verdiyse, fazlasını da, elbet bir gün göreceğiz.

* * *

Yaklaşık otuz yıldır günlük tutarım.
Aslında günlük de denmez, kendimce önemli gördüğüm hususları not alırım; ham, işlenmemiş, edebî bir metne dönüştürülmemiş bu notlardan yola çıkarak, sonradan günlükler yazar, yayımlarım.
Şimdiye kadar hep böyle oldu.
Günlüklerimin yer alacağı kitabımın bir bölümünde işte bu metinler olacak. Bir bölümünde de, Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazılarımdan bazıları yer alacak.
İlgi çekeceğini umuyorum.

* * *

Yazarın görevi tarihe not düşmektir.
Yazarın görevi, olayları, duyguları; sevinç ve kederleri, bunların sebeplerini gelecek kuşaklara aktarmak; aslında onların işini kolaylaştırmaktır.
Yazarın bir başka işlevi de, insan tabiatının ve insanın içinde savaşıp duran zıtlıkların ortaya çıkarılmasını, deşifre edilmesini sağlamak; insanlara ayna tutmaktır.

* * *

Önemli hususları önce not alıp, sonradan edebî bir metne dönüştürmenin birçok yararını gördüm.
Canını acıtan, ruhunu daraltan, boğan; kişiliğini, kimliğini, onurunu ezen, hırpalayan bir olayı, sıcağı sıcağına ve kontrolsüz bir şekilde yazmak oldukça risklidir.
Duygularına yenik düşebilir, abartabilir, haksızlık yapabilirsin.
 
Bir Çin atasözünün dediği gibi: “Birisi yüzüne tükürdüğü zaman, karşılık vermek için, tükürüğün kurumasını beklemelisin.”
Çünkü bazen, tükürük kuruduğunda, karşında, karşılık verecek kimseyi bulamazsın.
Bazen, tükürük kuruduğunda, yüzüne tükürenin, karşılık vermeye değmeyeceğini anlarsın.
Bazen, tükürenin, hatasını anlayarak yanında yer aldığını görürsün.
Ve bazen de, tükürenin ilahî adalet tarafından cezalandırıldığını görürsün; hatta belki de en çok bunu görürsün.

* * *

Yazarı okuyucu büyütür; ya da görmezden gelerek, kendi dar dünyasına hapseder.
“Yazmak” değildir önemli olan; okuyucunun, dikkatli, nazlı, sabırlı dünyasına ulaşabilmektir.

* * *

Daha paylaşacağımız çok konu var.